Cahiliyye Toplumunun Özellikleri

Cahiliyye Toplumunun Özellikleri - Muhammed b. Abdulvehhab - Neda Yayınları

Kitap Cahiliyye Toplumunun Özellikleri
Yazar

Muhammed b. Abdulvehhab

Yayınevi

Neda Yayınları

Fiyatı 3.50 TL
Sayfa Sayısı 72
Boyutlar Küçük Boy (10,5 x 16 cm)
Kategori(ler) Davet Kitaplığı
Facebook
Twitter
Facebook
Satış Dışı 350TL

“İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitap indirdi ki insanların aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun… (2 Bakara/213)

İnsanlar tek bir ümmet, tek bir milletti ve izledikleri yol, tek bir yoldu. Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın, ataları Âdem (aleyhisselam) ile kendilerine gösterdiği, yalnız Allah’a ibadet etmeyi ve şeytandan kaçınmayı gerekli kılan Tevhid yolu… Daha sonra insanlar çoğalıp yeryüzüne dağılınca kendilerine gelen vahiyden uzaklaşıp Tevhid konusunda ihtilafa düştüler ve Allah (Subhanehu ve Tealâ) onlara kendi içlerinden peygamberler ve beraberlerinde kitap gönderdi ki anlaşmazlığa düştükleri konularda hakem olsun. İnsanlar da o peygamberlere itaat etsin ki doğru yola ulaşabilsinler. Ancak insanların birçoğu peygamberlerin davetinden yüz çevirdiler ve şeytanın kendilerine süslediği sapkın yollara girdiler. Bu yolları nesilden nesile miras olarak bıraktılar. Her nesil miras aldığı bu sapkın yolun sapkınlığını artırarak ve sayısını çoğaltarak kendinden sonraki nesillere miras bıraktı.

Diğer taraftan Rasullerin davetine icabet edip onlara itaat eden, yalnızca Allah’a kulluk edip onun dışında ibadet edilenlerin tümünden yüz çeviren bir topluluk ise Allah’ın hidayetine mazhar oldu ve bu hidayet yolunu kendinden sonraki nesillere hiçbir şey eksiltmeden veya eklemeden miras bıraktı…

“Elif, Lâm, Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.” (14 İbrahim/1)

Evet, Allah (Subhanehu ve Tealâ) gönderdiği kitabında yolların en güzelini, en temizini, şereflilerin yolu olan İslam dinini, hiçbir eksiklik bırakmamak kaydı ile açıkladığı gibi zalimlerin, fasıkların ve kâfirlerin yollarını da en açık şekliyle ifade etmiştir. Kendilerine yazık edenlerin yolları da net bir şekilde tarif edilmiştir.

Cennete ulaşacak olan yolun yolcuları, üzerinde bulundukları yolun doğruluğunu Güneş gibi apaçık görecekleri gibi cehenneme uzanan yolların karanlıklarını da gecenin gündüzü bürüyüp kararttığı gibi göreceklerdir. Her ne kadar görünüşte isteyen istediği yola girebilmekte özgürmüş gibi görünse de yolun sonunda kendisini bekleyen sonucu seçme özgürlüğü yoktur. Ya ebedi cennet ve Rabbinin hoşnutluğu ya da azabı kemiklere işleyen ebedi cehennem ve Âlemlerin Rabbinin gazabı…

Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. O ne kötü bir yerdir.” (4 Nisa/115)

Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın buyurduğu gibi hayra giden yol tek bir tanedir. Alternatifleri olmayan, sağa sola sapağı, kestirmesi olmayan dümdüz tertemiz, pürüzsüz, aydınlık içerisinde… Fakat Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın kendisinde bir hayır görmediği zalimlerin yolları ise pek çoktur. Farklı dillerden, ırklardan, kültürlerden, sistemlerden, farklı metotlarla, farklı düşüncelerle, bizim adına “din” dediğimiz, onların ise “yaşantı modeli” veya “hayat tarzı” diye isimlendirdikleri birbirinden farklı pek çok yollar... O yolların yolcuları farklı yollardan da olsa aynı hedefe varacak aynı akıbete ulaşacaklardır.

Kullarına karşı çok merhametli olan Allah (Subhanehu ve Tealâ) Kuran’da müminlerin yolunu açıkladığı gibi suçluların yollarını da açıklamış ve zihinlerde herhangi bir şüpheye yer bırakmamıştır.

“Böylece suçluların yolu belli olsun diye ayetleri iyice açıklıyoruz.” (6 Enam/55)

Suçluların yolunun açıkça belli olması, müminlerin yolunun daha net bir şekilde belli olması için bir zorunluluktur. Zira küfrün, kötülüğün ve suçun açığa çıkarılması, bunların zıddı olan imanın, hayrın ve iyiliğin netleşmesini sağlayacaktır.

Ayrıca, müminlerin yolu ve suçluların yolu iyice tanınmalıdır ki müminler ile kâfirler arasındaki ayırıcı özellikler belli olsun. Suçluların yollarının belirlenmesindeki zorunluluk Müslüman’ın hayatının her alanında karşısına çıkacak olan sıkıntı ve zorlukları aşmasında bir mihenk taşı olacaktır. Bu suretle hem kendi yolunun doğruluğunda bir şüpheye düşmeyecek, hem de düşmanlarının yollarının ne denli karanlık ve sapkınlık içerisinde olduğunu yakinen anlayacaktır.

Suçluların yolunun öğrenilmesi günümüzde çok daha büyük önem arz etmektedir. Zira günümüzde Allah’ın kitabından, dolayısıyla ilimden uzaklaşıldığı için salihlerin ve suçluların yolları birbirine karıştırılmış, bu iki yolu birbirinden ayıran keskin çizgiler insanların çoğu tarafından görülemez olmuştur. İnsanlardan bir grup da bu keskin çizgileri gördükleri halde ya konuya gereken önemi vermediği için ya da bu ayrımın gerektirdiği yükümlülüğü kaldırmak nefislerine zor geldiği için görmezden gelmişlerdir.

Salihlerin yolunun yolcuları yürüdükleri bu çetin yolda pek çok sıkıntılarla karşılaşacaklardır. Zorluklar, engeller, zorbalıklar, zulümler, işkenceler ve daha neler neler…

İşin enteresan tarafı bu zorluklar uzaktan değil, çoğunlukla içinde yaşamış olduğu toplumun bireylerinden bazen de en yakın akrabalarından gelecektir. Bu durum özellikle Türkiye gibi daha önceleri İslam’ın hâkim olduğu topraklar da gerçekleşiyor ise iş, daha da zor olacaktır. Çünkü bu noktada karşılarına çıkacak olan insanların hemen hemen hepsi “Biz Müslümanlardanız” diyen insanlardan oluşacaktır. İsimleri müslüman ismi olan, camileri, mescitleri bulunan, camilerinde Cuma namazları kılınan, her ölenin arkasından cenaze namazının kılındığı, oruç tutan, kurban kesen, hacca giden bir toplumun bireyleri…

Hepsi de biz müslümanız demekte, şirk ve küfür halini kendisine yakıştırmayı hoş görmemektedir. Hatta zaman zaman ibadet kasıtlı davranışlarda bulunan düşmanlar da olacaktır. İşte bu noktada kişi beşeri yetersizliklerinin farkına varacak, iyi ve kötüyü ayırt etme yetisini Allah (Subhanehu ve Tealâ)’dan isteyecek, karşısında müslüman kılığına bürünmüş olan kişilerin gerçek yüzünü Allah’ın yardımıyla kavrayabilecektir.

Kişilerin eylemleri ve söylemleri neticesinde yaşantı modellerini anlamak suretiyle karşısında duranların salihlerden mi yoksa suçlular topluluğundan mı olduğunu Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın Kitabı ve Rasulünün sünneti sayesinde öğrenecektir. İslam’ın ve küfrün sınırlarını bildiği için kimlerin gerçekten müslüman, kimlerin ise müslüman kılığındaki zalimler olduğunu daha iyi anlayacaktır.

Öyle ya! Günümüzde “Rabbim Allah” dediğin için sana düşman olanlar, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya davet ettiğin için sana eziyet edenler, yapmak istediğin hayra mani olmak için elleriyle ve dilleriyle Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın nurunu söndürmek isteyenler genellikle “Ben Müslümanım” diyen insanlardan çıkmaktadır.

Şeytan insanları aldatmış, aslında gerçek İslam ile hiç tanışmadıkları halde, aslında hiç Müslüman olmadıkları halde belki de sadece bu topraklarda doğmalarından dolayı Müslüman ismini kendilerine yakıştırmıştır. Geleneklerde yerleşmiş olan İslam’ın bazı fiillerini yapmaları suretiyle de cehenneme uzanan yolda müslüman olduklarını zannetmeleri suretiyle onları avutmuştur.

İşte bu kargaşadan kurtulabilmek için her basiret sahibi müslüman, suçlu günahkârların yollarını bilmekle ve hayatını ona göre düzenlemekle mükelleftir. Çünkü mücrimlerin yollarını bilmek suretiyle düşmanlarının davranışlarını manalandırarak onlardan uzaklaşacak ve kendi yoluna da daha mutmain bir kalp ile sarılacaktır.

Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab (rahimehullah)’a ait olan elinizdeki “Mesâilu’l Cahiliyye” adlı risale de bu konuda kaleme alınmış en güzel eserlerdendir. Şeyh, risalesinde cahiliye toplumuna ait toplam 128 özelliğe değinmiştir.